Mehmet Mert
Hayat, gemi ve siyaset...
Yerel seçimler geride kaldı.
Kazananlar kaybedenler ve bunları konuşanlar!
Aslında hepsi ve hepimiz aynı geminin yolcuları ve parçalarıyız.
Kimimiz gemiyi baştan kıça kadar bordadan bordaya yatay olarak bölen su geçirmez perdelerden oluşan güvertelerden sorumluyuz.
Kimimiz halat veya zincir bağlamak için kullanılan aneleleriz.
Kimimiz halatları bağlamak için güverte üzerinde konulmuş babalarız.
Ama bir şekilde gemilerin su üzerinde yol almasını sağlayan makineler gibi etkenlerde olduğu gibi bizlerinde hayatlarını sürdüren etkenlerimiz de var.
Gemilerde; yelken, buhar türbini, gaz türbini, dizel motoru, nükleer enerji, su jeti olarak sayılan yürütme araçları gibi bizim hayatımızın da; saf seçmen, olan bitenden habersiz yurttaş, ezilen sömürülen işçi, gariban halk, uyanık geçinen partidaşlarımız var!
Karaya vurabilir!
İşte her ne hikmetse gemilerin de bir kaptanı bizlerin de bir yol göstereni olup bitiyor yanı başımızda.
Kaptan hata yaptığında gemi, karaya vurduğu gibi bizim önümüzde gidenler de hata yaptığında bir anda hayatımız alt üst oluveriyor.
Gemi yolunda ilerlerken sorun yoktur.
Ancak bir su almaya başlasın işte o zaman gelin görün bakalım şamatayı.
İşte son yerel seçimlerde de kiminin gemisi yol aldı açık denizlere kimi karaya tosladı.
Peki olan kime oldu sizce?
Kaptana mı yoksa yolculara mı?
Tabi ki bilinçsiz ve çaresiz yolcular çekti ve çekiyor beceriksiz kaptanın ceremesini.
Mesele nedir!
Peki bu satırların yazarı ne mi demek istiyor?
Bindiğiniz gemiyi ve kaptanını iyi tanıyın demek istiyor.
Karaya toslamamak için tedbirinizi alın demek istiyor.
Yarın fazla acı çekmemek için yanınıza can yeleği alın demek istiyor!
Çevrenizde ve geminizde olan bitenlerden haberdar olun, farkında olun ve farkındalık yaratın demek istiyor.
Ha bir de alan memnun satan memnunsa sizde satın anasını satıyım nere inceyse oradan kopsun demek istiyor!
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Gemi yazımızla çok fazla alakası olmasa da elinden hiçbir şey gelmiyorsa arada bir Can Yücel ustaya kulak ver demek istiyor.
Bakın üstat ne kadar güzel söylemiş:
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, Hayırlı bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun,masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.