Mehmet Mert
Hepimizin suçu var!
Yayınlanma:
Sadece Reina saldrısında değil.
Bugün yaşanan olumlu olumsuz her şeyde tüm insanlık olarak katkılarımız olduğunu düşünüyorum.
Ne bileyim bir şekilde katkı sağlıyoruz ki, bu kadar insanlık dışı olaylar yaşanıyor.
Ya her şeyi konuştuğumuz için katkı sağlıyoruz.
Ya sustuğumuz için.
Ya bildiklerimizi paylaştığımız için.
Ya bilmeden ahkam kestiğimiz için.
Bir şekilde kendimi suçlu sayıyorum.
Siz dilerseniz üzerinize alınmayın.
Şayet suç bizlerde olmazsa bir kişi bu kadar alçaklığa nasıl cesaret edebilir.
Bir kişi dünya devi bir ülkenin büyükelçisini herkesin gözü önünde nasıl öldürebilir.
Bir kişi yüzlerce kişinin eğlendiği, İstanbul'un en çok bilinen, beğenilen, şehrin göbeğinde sayılacak bir mekanı nasıl basarak onlarca kişinin canına kastedebilir.
*
İnsanoğlu olarak en kolay yaptığımız şey galiba dolduruşa gelmek.
Ayrışmaya gelmek.
Kutuplaşmaya gelmek.
Sen dindarsın, ben ateistim, sen şundansın, o ondan, bu bundan.
O kadar çok kolay ayrışıyoruz ki.
Bakın mesela; Yılda bir kez yapılan sıradan bir yeni yıl kutlamasında bile ortadan ikiye bölündük.
Neymiş yılbaşı kutlayanlar gayri müslimmiş...
Kutlamayanlar gerçek müslümanlarmış.
Noel Baba kıyafeti giyinenler kafirmiş.
Yılbaşında içki içenlerin günahı çok daha büyükmüş.
*
Arkadaş sen gerçek Müslümansan şunu çok iyi bilmen gerek; Dinde zorlama yoktur...
Gerisinden sana ne.
Kim nasıl eğlenir, ne yer, ne içer...
Toplum huzurunu bozmadığı sürece herkes bildiği gibi, inandığı gibi, yer içer eğlenir.
Oysa olur mu öyle şey; illa üzerimize vazife olmayan işlere karışacağız ya.
Hemen işe koyulmak gerek.
Nasıl olsa sosyal medya denilen lanet imkan da var elimizde.
Çok kolay organize ol ve hemen ayrımcılığa, kutuplaştırmaya, bölüştürmeye, dışlamaya başla.
*
Bakın mesela Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Reina'daki hain saldırıya ilişkin sert sözlerle tepki gösterdi.
Görmez açıklamasında; "Bu bir vahşettir, cinayettir, katliamdır. Bu katliamın bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yok. Terör nerden, kimden ve kime gelirse gelsin asla kabul edilemez. Bu gece yapılan bu terörü diğer olaylardan ayıran tek fark toplumda fitne oluşturarak yaşam biçimlerine göre toplumu bölmek ve karşı karşıya getirmektir. Gün terörün her çeşidine karşı milletçe kenetlenme günüdür....'''
Bu açıklama mükemmel, peki yılbaşı öncesi okutulan hutbelere ne demeli.
O zaman neredeydi Diyanet İşleri Başkanlığı.
Önce toplumu ger, tedirgin et, kötü niyetlileri cesaretlendir.
Sonra toparlamaya kalk.
*
Reina saldırısı veya başka saldırılar.
Baktığınızda bir birine benzerlikleri çok fazla.
IŞİD, DEAŞ, FETO, PKK veya her ne lanet olası terör organları ise belli ki amaç Türkiye'yi güçsüzleştirmek, karıştırmak, zayıflatmak ve ülke imajını olumsuz yapıya sokmak.
Terörle her türlü mücadele edelim.
Gerekirse – bizim hayatımız bu uğurda yaşamını yitirenlerden kıymetli değil – hayatımızı da verelim.
Bütün imkanlarımızı terör veya her türlü kötülüklerin yok olması için ortaya sunalım.
Ancak çok daha net, çok daha sağlıklı, çok daha elverişli mücadele için önce bizler doğru olanı yapmak zorunda olmalıyız.
Ortak hedefimiz terör, kötülükler, bölücüler, hainler olmalı.
Bunca yenmemiz ve mücadele etmemiz gerekenler varken, dini siyasallaştırarak, toplumu kutuplaştırarak, insanları birbirinden soğutarak bir birimize zarar vermenin ne anlamı var.
*
Yazımzın başlığını tekrar edelim; hepimizin suçu var!
Daha çok eğitim, daha çok bilgi, daha çok dayanışma lazım bize.
Daha çok ufku açık toplum yaratmamız lazım.
Olandan bitenden daha çok doğru haber almamız lazım.
Yaşananları daha doğru okumamız, doğru yorumlamamız, insanları doğru yönlendirmemiz lazım.
Sağduyulu bir şekilde millet olarak kenetlenmeyi elden bırakmadan bütün kötülüklere karşı birlikte mücadele etmemiz lazım...
Başka çaremiz yok...
Sizce var mı?
Bugün yaşanan olumlu olumsuz her şeyde tüm insanlık olarak katkılarımız olduğunu düşünüyorum.
Ne bileyim bir şekilde katkı sağlıyoruz ki, bu kadar insanlık dışı olaylar yaşanıyor.
Ya her şeyi konuştuğumuz için katkı sağlıyoruz.
Ya sustuğumuz için.
Ya bildiklerimizi paylaştığımız için.
Ya bilmeden ahkam kestiğimiz için.
Bir şekilde kendimi suçlu sayıyorum.
Siz dilerseniz üzerinize alınmayın.
Şayet suç bizlerde olmazsa bir kişi bu kadar alçaklığa nasıl cesaret edebilir.
Bir kişi dünya devi bir ülkenin büyükelçisini herkesin gözü önünde nasıl öldürebilir.
Bir kişi yüzlerce kişinin eğlendiği, İstanbul'un en çok bilinen, beğenilen, şehrin göbeğinde sayılacak bir mekanı nasıl basarak onlarca kişinin canına kastedebilir.
*
İnsanoğlu olarak en kolay yaptığımız şey galiba dolduruşa gelmek.
Ayrışmaya gelmek.
Kutuplaşmaya gelmek.
Sen dindarsın, ben ateistim, sen şundansın, o ondan, bu bundan.
O kadar çok kolay ayrışıyoruz ki.
Bakın mesela; Yılda bir kez yapılan sıradan bir yeni yıl kutlamasında bile ortadan ikiye bölündük.
Neymiş yılbaşı kutlayanlar gayri müslimmiş...
Kutlamayanlar gerçek müslümanlarmış.
Noel Baba kıyafeti giyinenler kafirmiş.
Yılbaşında içki içenlerin günahı çok daha büyükmüş.
*
Arkadaş sen gerçek Müslümansan şunu çok iyi bilmen gerek; Dinde zorlama yoktur...
Gerisinden sana ne.
Kim nasıl eğlenir, ne yer, ne içer...
Toplum huzurunu bozmadığı sürece herkes bildiği gibi, inandığı gibi, yer içer eğlenir.
Oysa olur mu öyle şey; illa üzerimize vazife olmayan işlere karışacağız ya.
Hemen işe koyulmak gerek.
Nasıl olsa sosyal medya denilen lanet imkan da var elimizde.
Çok kolay organize ol ve hemen ayrımcılığa, kutuplaştırmaya, bölüştürmeye, dışlamaya başla.
*
Bakın mesela Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Reina'daki hain saldırıya ilişkin sert sözlerle tepki gösterdi.
Görmez açıklamasında; "Bu bir vahşettir, cinayettir, katliamdır. Bu katliamın bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yok. Terör nerden, kimden ve kime gelirse gelsin asla kabul edilemez. Bu gece yapılan bu terörü diğer olaylardan ayıran tek fark toplumda fitne oluşturarak yaşam biçimlerine göre toplumu bölmek ve karşı karşıya getirmektir. Gün terörün her çeşidine karşı milletçe kenetlenme günüdür....'''
Bu açıklama mükemmel, peki yılbaşı öncesi okutulan hutbelere ne demeli.
O zaman neredeydi Diyanet İşleri Başkanlığı.
Önce toplumu ger, tedirgin et, kötü niyetlileri cesaretlendir.
Sonra toparlamaya kalk.
*
Reina saldırısı veya başka saldırılar.
Baktığınızda bir birine benzerlikleri çok fazla.
IŞİD, DEAŞ, FETO, PKK veya her ne lanet olası terör organları ise belli ki amaç Türkiye'yi güçsüzleştirmek, karıştırmak, zayıflatmak ve ülke imajını olumsuz yapıya sokmak.
Terörle her türlü mücadele edelim.
Gerekirse – bizim hayatımız bu uğurda yaşamını yitirenlerden kıymetli değil – hayatımızı da verelim.
Bütün imkanlarımızı terör veya her türlü kötülüklerin yok olması için ortaya sunalım.
Ancak çok daha net, çok daha sağlıklı, çok daha elverişli mücadele için önce bizler doğru olanı yapmak zorunda olmalıyız.
Ortak hedefimiz terör, kötülükler, bölücüler, hainler olmalı.
Bunca yenmemiz ve mücadele etmemiz gerekenler varken, dini siyasallaştırarak, toplumu kutuplaştırarak, insanları birbirinden soğutarak bir birimize zarar vermenin ne anlamı var.
*
Yazımzın başlığını tekrar edelim; hepimizin suçu var!
Daha çok eğitim, daha çok bilgi, daha çok dayanışma lazım bize.
Daha çok ufku açık toplum yaratmamız lazım.
Olandan bitenden daha çok doğru haber almamız lazım.
Yaşananları daha doğru okumamız, doğru yorumlamamız, insanları doğru yönlendirmemiz lazım.
Sağduyulu bir şekilde millet olarak kenetlenmeyi elden bırakmadan bütün kötülüklere karşı birlikte mücadele etmemiz lazım...
Başka çaremiz yok...
Sizce var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.