EN BÜYÜK FELAKET “RANT VE RÜŞVET”

EN BÜYÜK FELAKET “RANT VE RÜŞVET”
KÜREMDER Küresel Isınmayla Mücadele Derneği Genel Başkanı Faruk Çebi bir basın açıklaması yaparak "NE RİZEDEKİ HEYELAN NE DE VANDAKİ DEPREM EN BÜYÜK FELAKET RANT VE RÜŞVET" dedi.
İŞTE O AÇIKLAMA

Rant ve rüşvet insanlığın, ekonominin ve çevrenin en büyük sorunu olmuş, adeta akıl tutulması yaratarak
özgün ve bilimsel düşünceyi tamamen yok etmiştir. Sadece rüşvet ve rantın etkisiyle yatırım ve hizmet
maliyetleri gerçek değerlerinden çok daha pahalıya mal edilmiş ve yüksek maliyetlerin faturası da her
zaman vatandaşa kesilmiştir. Rantın yüksek olduğu büyük metropollerdeki maliyet artışları çoğu zaman
gerçek değerin en az onlarca katına ulaşmış, ranta ve rüşvete dayalı maliyet artışları da sübjektif sistemlerle
sürekli rantiyeye aktırılmıştır. Rantiyeye aktarılan ve kaydı olmayan milyarlarca dolarlık kamu kaynağının
cüzi bir miktarıyla yapılan göstermelik ve şova dayalı organizasyonlarla da “rant ve rüşvet paylaşımı”
adeta olağanlaştırılmıştır. Haksız kazanç paylaşımında güç birliği oluşturan işadamı-bürokrasi-siyasetçi
dayanışması vatandaşı soyan ve sömüren bu sistemi daha da güçlü kılmıştır.

Ranttan ve rüşvetten kaynaklanan maliyet artışları bir yandan fiyatları astronomik derecede yükseltirken
diğer yandan da kara paradan oluşan sermayeyi olağanüstü güçlendirmiştir. Emek ve sermayeye
dayanmayan kara para da başta siyaset olmak üzere yaşamın her alanında egemen olmuştur. Kara paranın
egemen olduğu siyasette de namuslu, dürüst ve ilkeli insanların yönetimlerde söz sahibi olabilmesi oldukça
zorlaşmıştır. Rüşvet almayı “uyanıklık”, rant yaratmayı “beceri”, milli ve manevi değerleri suiistimal
etmeyi de “muhafazakarlık” kabul eden bir anlayış ne yazıktır ki en geçerli anlayış olmuştur. Sadece güncel
yaşama değil, yönetimlere de sirayet eden bu anlayıştan dolayı toplumun “ahlak” değerleri yozlaşmış, para
kazanma adına etik dışı her yol adeta mubah sayılmıştır. Bu durum, toplumdaki yozlaşmayı olağanüstü
artırarak insani değerlerin ters yüz olmasına neden olmuştur.

Rant ve rüşvetten dolayı ekonominin evrensel kuralları çoğu zaman göz ardı edilmiş, fiyat oluşumunu
direkt etkileyen “arz/talep” dengesine de bilimsel olmayan ve menfaate dayalı sistemlerle sürekli müdahale
edilmiştir. Gelirler üzerinde etkili olması gereken “emek ve sermaye” gibi ekonomik faktörlerin yerini
“rant ve rüşvetin” alması, gelir dağılımını rantın lehine bozmuştur. Gelir dağılımındaki bozulma toplumun
sosyal yaşamını da olumsuz etkilemiştir. Bundan dolayı, toplum barışına katkı sağlayan “sosyal yaşama” ve
“hakça paylaşıma” büyük bir darbe vurulmuş, kamuya ait kaynakların bir avuç rantiyeciye aktarılmasına
zemin hazırlanmıştır. Fakirleşmenin, borçlanmanın ve kamu kaynaklarının acımasızca hortumlanmasının
tek nedeni olan rant ve rüşvet, yıllardan beri süregelen terör olaylarının da en büyük destekçisi olmuştur.
Doğal kaynak potansiyeliyle nüfusunun en az iki katını doyurabilen ülkelerin dışarıya karşı yüksek oranlarda
borçlanmasına, toplumların sömürülmesine ve bağımsızlıklarının yok edilmesine neden olan müzmin bir
hastalığa dönüşmüştür.

Rant ve rüşvet bilimsel gerçeklerden uzaklaşılarak doğal çevreye de büyük zararlar vermiş, yer altı ve
yerüstü kaynaklarının hoyratça kullanılmasına neden olmuştur. Rantın ve rüşvetin egemen olduğu yatırım
projeleriyle yaşamın ve çevrenin güvenirliliği büyük ölçüde riske atılmış, on binlerce yaşamı yok eden
çok büyük felaketlerin yaşanmasına neden olunmuştur. Yaşanan onca felaketlerden de ne yazıktır ki
hiçbir zaman ders alınmadığı gibi, afetlere açıktan davetiye çıkaran projelere de açıktan göz yumulmuştur.
Bu aymazlıklar, olağan sayılan doğa olaylarını can ve mal kayıplarına neden olan büyük felaketlere
dönüştürmüştür. Yaşanan her doğal afette bu aymazlıklar en yetkili kişilerce lanetle telin edilmesine rağmen,
hayatın normal akışında aynı kişilerin imzalarıyla aynı aymazlıklar defalarca tekrar edilmiştir.

Son günlerde Van İlimizde yaşanan deprem felaketleri bir kez daha göstermiştir ki, can ve mal kayıplarına
“doğal felaketler” değil, ihmaller ve suiistimaller neden olmuştur. Ülkemizin en büyük felaketi
ne “depremdir” ne de “sel ve su baskınlarıdır”. En büyük felaket yaşanan her felaketten sonra depreşen
insancıl duyguların kısa bir süre sonra tekrar aymazlığa ve vurdumduymazlığa dönüşmesine neden olan
rant ve rüşvet bağımlılığıdır. Antidemokratik yönetim sistemleri ile ranta ve rüşvete teslim olmuş yönetim
anlayışlarından dolayı söz konusu kısır döngüden kurtulabilmek de hiçbir zaman mümkün olamamıştır.

Rantın Esiri Olma! Enkazında Boğulma!

Faruk ÇEBİ
Kürem-Der Genel Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum