Ramazan Baş
KALDIRIM İŞGALLERİ
Kaldırımların otomobiller tarafından işgalinin, fotoğraf ve video kamera görüntüleri ile tespitini ilk yapmaya başladığımdan bu yana yaklaşık 15 yıl geçti.
İlk görüntüleri evimin yakınında bulunan sokaklarda almıştım. Oturduğum sokağın köşesindeki kaldırım bir hayli geniş olmasına rağmen, üzerine park eden bir araba nedeniyle kimse kaldırımı kullanamıyordu. Fotoğrafını çektiğim otomobili kaldırım işgaline örnek olduğu için yıllarca, konferans verdiğim her yerde gösterdim. Otomobil her gün aynı yere park ediliyordu ve ben çok istememe rağmen sahibiyle bir türlü karşılaşamıyordum.
Aradan iki yıldan fazla zaman geçmişti. Sağanak yağmurun yağdığı bir günün geç saatlerinde evime dönerken aynı yerde kaldırıma park etmiş olan arabanın içinden sahibinin indiğini fark ettim. İçinde bulunduğum arabayı kullanan kişiye arabayı hemen durdurmasını ve o arabanın şoförünü yanıma çağırmasını istedim.
Adam yağmurda sırılsıklam ıslanmış durumda ve şaşkınlık içinde yanıma gelerek ne istediğimi sordu. Farkında değilsiniz beyefendi ama arabanız o kadar ünlü ki birçok kişi arabanızı yakından tanıyor dedim. Adamın şaşkınlığı daha da artarak ‘nasıl yani? ‘ diye sordu. ‘ Çektiğim fotoğraflarla, kaldırımı işgal ederek başkalarının kullanım hakkını engellediğiniz için sizi her yerde örnek gösteriyorum. Biliyor musunuz, sizin yüzünüzden tekerlekli sandalye kullanan insanlar, görme engeli olanlar, çocuk puseti kullanan anneler, yaşlılar, otomobillerin hızla geçtiği caddeyi kullanmak zorunda kaldıkları için her an kaza geçirme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.’ diye yanıtladım sorusunu.
Yüzünün şekli bir anda değişmişti. Utandığı ve mahcup olduğu her halinden belli oluyordu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ; ‘ Özür dilerim düşünemedim, sokakta park yeri bulamadığım için kaldırımın üzerine park etmek kolayıma geliyordu. Ama ne demek istediğinizi çok iyi anladım, bundan sonra arabamı kaldırıma park etmeyeceğimden emin olabilirsiniz.’ diyerek yanımdan uzaklaştı. Adamın arabasını bir daha kaldırımın üzerine park ettiğini görmedim. Arabasını her gördüğümde kendisine duyarsızlığı yüzünden kızdığım adamın aslında duyarsız değil de, yalnızca bu konuda bilinçli biri olmadığını fark etmiştim.
O konuşmanın üzerinden yıllar geçti ancak ne yazık ki tespitlerim, kaldırımları işgal ederek başkalarını zor durumda bırakan insanların sayılarının arttığını gösteriyor. Trafiğe çıkan araç sayısı ve araçları kullanan insan sayısı arttıkça, aynı oranda kaldırım işgali sayısı da artıyor.
Daha önce her yerde rastladığımız diz boyu kaldırım yükseklikleri, her yerde olmasa da zamanla yerini daha uygun yükseklikte kaldırımlara bırakırken, rampalar da önemsenip yapılmaya başlandı. Ancak, o rampaların ne amaçla yapıldığını düşünemeyen veya umursamadan önlerine arabasını park edenler, her gün birçok kişinin evlerine ve iş yerlerine sağlıklı bir şekilde ve zamanında ulaşmalarını engelliyorlar.
En kötüsü de nedir biliyor musunuz? Başkalarını umursamayan bu insanlar için genelde hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Bu sorunların yaşanmasında Belediyeler’in ve Emniyet’in büyük kusurları var. Yeterince otopark yapılmadan her yere yapılan çarpık yapılaşma, sorunu gittikçe artırıyor. Bir rampanın önüne park ettiği için kendisine ceza kesen trafik polisine dava açan hâkimin kaybettiği dava tutanağını incelediğimde, işte, görevini bu anlayışta yapan insanların sayılarının artmasına ihtiyacımız var diye düşünmüştüm.
Görüldüğü gibi, kanunları çıkartmak yetmiyor, aynı zamanda uygulanmaları için gerekli önlemlerin alınması ve yaptırımların uygulanması da gerekiyor.
Engelsiz bir yaşam dileğiyle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.