Mehmet Mert
Olup biteni anlamak!
Yayınlanma:
Fırat Kalkanı. Reina saldırısı. Beşiktaş saldırısı.
Kayseri saldırısı.
Hava alanına saldırı.
Taksim İstiklal Caddesi saldırısı.
15 Temmuz darbe girişimi.
Diyarbakır saldırıları.
Gaziantep saldırıları.
Kilis'e atılan bombalar.
Adana saldırıları.
*
Daha da devam eden PKK ile sınırda çatışmalar.
Suriye çıkarması.
FETÖ operasyonları.
DEAŞ operasyonları.
IŞİD hücre evi operasyonları.
*
Rutin eylemleri yazmıyoruz bile.
İnanın sadece 3-4 saniye içerisinde aklıma gelenleri yazdım.
Peki bütün bunlar ne.
Neler oluyor.
Nereye gidiyoruz.
Kim veya kimler yapıyor.
Ne yapıyor.
Veya ne yapmaya çalışıyorlar.
Amaç ne.
Maksat ne.
Neden, niçin, nasıl.
Ve ne zamana kadar...
*
Son iki üç yıldır hep aynı soruları sorduk durduk.
Daha da cevap aldığımız yok.
Ve giderek sorularımız çoğalıyor.
Acılarımız artıyor.
Yaralarımız kanamaya devame diyor.
Kayıplarımız artıyor.
Telafisi mümkün olamayacak hallere gidiyoruz.
*
Ekonomi olumsuz, turizm olumsuz, sanat olumsuz, spor olumsuz.
Kısaca yaşam olumsuz etkileniyor.
Hani sadece sağ kalanımız yaşamda olduğu ile yetiniyor.
Gerisi belirsizliğe devam.
*
İşin ilginci giderek de başka bir hal almaya başladı durum.
Soru soranların da sorularını yetkililerin cevaplaması gerekirken 'sen bunu nasıl sorabilirsin' tehditlerine maruz kalıyorlar.
Olmadı göz altı.
Olmadı tutuklama.
O da olmadı 'vay hain vay' yakıştırması.
*
Peki bir insanın dünyada olup biteni, bırakın dünyayı yanı başında, ülkesinde, şehrinde, kentinde, evinde, ocağında olanları merak etmesi kadar daha doğal ne olabilir.
Olup biteni öğrenme hakkı kadar doğal ne hak olabilir.
Kim bilir belki de bugün başımıza gelenlerin çoğu dün paylaşmadığımız bilgilerin sonuçlarıdır.
Konuşalım.
Paylaşalım.
Açıklayalım.
Bilgilendirelim.
İzah edelim.
Ki; nasıl olsa insanlar bir şekilde bilgi sahibi olmaya kalkacaklar.
Bari doğru bilgi sahibi olurlar.
Daha büyük yanlışlıklar önlenmiş olur.
*
Açıkçası ben bu kadar medya olmasına rağmen, bu kadar televizyon, radyo, sosyal medya hesapları, bütün bunlara rağmen kafamızda dönüp duran bu sorulara cevap alamamızdan da işkilleniyorum.
Peki bu kadar gazete ne yazıyor.
Bu kadar radyolarda konuşanlar ne konuşuyor.
Her akşam televizyonlarda konuşan yüzlerce – sözüm ona uzmanlar, yetkililer, bilim adamları, araştırmacılar v.s. - ne konuşuyorlar.
Ne anlatıyorlar.
Şayet bu kişiler insanlara açıklayıcı bilgiler ve fikirler verselerdi, bu kadar bilgi kirliliği yaşanır mıydı.
*
Irkçılık almış başını gidiyor.
Dinin siyasallaştırılması.
Ayrımcılık.
Aymazlık.
Bölücülük.
Fikir çatışması.
İşin ilginci cahili de yapıyor bunları bilmeden.
Okumuşu da yapıyor; bilerek!
*
Sevgili okurlar ben karamsar yazmak, konuşmak düşünmek istemiyorum.
Asla ümidimi kaybetmedim.
Asla kötülerin kazanacağına ihtimal vermiyorum.
Asla insanlığın kaybedeceğini düşünmüyorum.
Fakat bu günlerde olup biteni anlamakta da epey bir zorluk çekiyorum...
Kayseri saldırısı.
Hava alanına saldırı.
Taksim İstiklal Caddesi saldırısı.
15 Temmuz darbe girişimi.
Diyarbakır saldırıları.
Gaziantep saldırıları.
Kilis'e atılan bombalar.
Adana saldırıları.
*
Daha da devam eden PKK ile sınırda çatışmalar.
Suriye çıkarması.
FETÖ operasyonları.
DEAŞ operasyonları.
IŞİD hücre evi operasyonları.
*
Rutin eylemleri yazmıyoruz bile.
İnanın sadece 3-4 saniye içerisinde aklıma gelenleri yazdım.
Peki bütün bunlar ne.
Neler oluyor.
Nereye gidiyoruz.
Kim veya kimler yapıyor.
Ne yapıyor.
Veya ne yapmaya çalışıyorlar.
Amaç ne.
Maksat ne.
Neden, niçin, nasıl.
Ve ne zamana kadar...
*
Son iki üç yıldır hep aynı soruları sorduk durduk.
Daha da cevap aldığımız yok.
Ve giderek sorularımız çoğalıyor.
Acılarımız artıyor.
Yaralarımız kanamaya devame diyor.
Kayıplarımız artıyor.
Telafisi mümkün olamayacak hallere gidiyoruz.
*
Ekonomi olumsuz, turizm olumsuz, sanat olumsuz, spor olumsuz.
Kısaca yaşam olumsuz etkileniyor.
Hani sadece sağ kalanımız yaşamda olduğu ile yetiniyor.
Gerisi belirsizliğe devam.
*
İşin ilginci giderek de başka bir hal almaya başladı durum.
Soru soranların da sorularını yetkililerin cevaplaması gerekirken 'sen bunu nasıl sorabilirsin' tehditlerine maruz kalıyorlar.
Olmadı göz altı.
Olmadı tutuklama.
O da olmadı 'vay hain vay' yakıştırması.
*
Peki bir insanın dünyada olup biteni, bırakın dünyayı yanı başında, ülkesinde, şehrinde, kentinde, evinde, ocağında olanları merak etmesi kadar daha doğal ne olabilir.
Olup biteni öğrenme hakkı kadar doğal ne hak olabilir.
Kim bilir belki de bugün başımıza gelenlerin çoğu dün paylaşmadığımız bilgilerin sonuçlarıdır.
Konuşalım.
Paylaşalım.
Açıklayalım.
Bilgilendirelim.
İzah edelim.
Ki; nasıl olsa insanlar bir şekilde bilgi sahibi olmaya kalkacaklar.
Bari doğru bilgi sahibi olurlar.
Daha büyük yanlışlıklar önlenmiş olur.
*
Açıkçası ben bu kadar medya olmasına rağmen, bu kadar televizyon, radyo, sosyal medya hesapları, bütün bunlara rağmen kafamızda dönüp duran bu sorulara cevap alamamızdan da işkilleniyorum.
Peki bu kadar gazete ne yazıyor.
Bu kadar radyolarda konuşanlar ne konuşuyor.
Her akşam televizyonlarda konuşan yüzlerce – sözüm ona uzmanlar, yetkililer, bilim adamları, araştırmacılar v.s. - ne konuşuyorlar.
Ne anlatıyorlar.
Şayet bu kişiler insanlara açıklayıcı bilgiler ve fikirler verselerdi, bu kadar bilgi kirliliği yaşanır mıydı.
*
Irkçılık almış başını gidiyor.
Dinin siyasallaştırılması.
Ayrımcılık.
Aymazlık.
Bölücülük.
Fikir çatışması.
İşin ilginci cahili de yapıyor bunları bilmeden.
Okumuşu da yapıyor; bilerek!
*
Sevgili okurlar ben karamsar yazmak, konuşmak düşünmek istemiyorum.
Asla ümidimi kaybetmedim.
Asla kötülerin kazanacağına ihtimal vermiyorum.
Asla insanlığın kaybedeceğini düşünmüyorum.
Fakat bu günlerde olup biteni anlamakta da epey bir zorluk çekiyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.