Sevim Güney
Şaka gibi
Yayınlanma:
Bir gün, yakınlarımdan biri, mevlüt okuyan hoca hanıma dedi ki; “Namaz kılıyorum fakat kılarken, akşam ne yemek yapacağımı ya da ertesi gün arkadaşlarımla buluşmaya giderken ne giyeceğimi düşünüyorum. Bu günah mı? Namazım kabul olur mu? Nasıl engel olacağım?”
Hoca hanım, kendince bir şeyler söyledi. Ancak bana göre, anlamadığı bir dil ile dua etmek, konsantrasyonunu bozuyor olmalıydı.
Keşke, “Kur’an-ı Kerim’i, Türkçe okuyup, gerçekten ne anlattığını, anlayarak dinleyebilseydik”… diye düşünürken, çalışmaların hiç te bu yönde olmadığının, haberlerini okumaya başladık.
***
İmam Hatiplerde, Türkçe’yi yasaklamak isteyen, zihniyet/ler için ne demek lazım, bilemiyorum!
Yine bir süre önce bir yerde dua okunurken, baktım benim yakınlarımdan biri ağlıyor. Artık ismini ve yakınlık derecesini yazmayacağım, çünkü bana kızıyorlar. Dedim ki; “Ne diyor, neden ağlıyorsun?” Anlamsızca yüzüme baktı; “Bilmem” dedi. Söylenecek bir şey var mı? Yok! Türkçe mealine baktığımızda, neden ağladığını o da anlamadı. Zaten insanlar, Kur’an-ı Kerimi, anlayarak okusaydı, Allah ile aralarına aracı tayin etmez ve “şeyhler,şıhlar da türeyemezdi.
***
Bugün, bir park kenarında otururken, anneleri, babaları tarafından oyun oynamaya getirilen çocukları izledim. Dünyadan habersiz, kaygısız, mutlu, gülen, salıncakta sallanan, kaydıraktan kayan, eğlenen minikleri. Ya anne-baba ne kadar mutluydu acaba? Gazetelerde haberleri okudukça, çocuklarının geleceği için ne kadar endişeleniyorlardır kim bilir? Malum, “Değişiyor Türkiye(!)” Hangi ülke, liselerde emzirme odası yapalım, mescid yapalım diye uğraşıyor ki!
Birkaç sene sonra, çocuk büyüyecek, okulu nerede, hangi dilde, okuyacak? İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı, boşverin. Çocuklara, şimdiden Arapça dersleri aldırmaya başlayın… Aslında, bizde öğrensek iyi olacak, çünkü; Öğretmenle görüşmek için, tercüman kullanmamız gerekecekmiş. İzlemeye devam edip, göreceğiz.
Sevgiyle kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.